Duymak ve dinlemek arasındaki farkı bilirsiniz. Bir örnek verelim;, sokakta oynayan çocuğa (artık sokakta oynamak kaldıysa tabii) annesi seslenir. Çocuk annesinin sesini duyar ama canı eve gitmek istemediği için söylenenleri dinlemez . Anne bunu fark edince birkaç yol dener. Bir tanesi tehditkardır. Şöyle olabilir “gel çabuk yoksa bacaklarını kırarım” Bu tehdit çok sık kullanılmışsa çocuk annenin onun bacaklarını kırmayacağından emin olduğundan bunu duyar ama dinlemez. Sonra başka parmak sallama cümleleri gelir; “ akşam babana söylerim” veya “öğretmenine söylerim”. Çocuğun aklı birden karışır ve ondan sonrası farkına varmadan annesini daha bir “can kulağıyla” dinlemeye başlar. “Bacak kırma” tehdidinden farklı olarak “baba veya öğretmene söyleme” daha akla yatkın ve olabilirliği yüksek bir eylem olduğundan çocuk dinlemeye motive olmuştur ve can kulağıyla dinlemek burada başlar.
Duymak, beş duyumuzdan bir tanesinin işlevini yerine getirmesiyle gerçekleşen bir süreçtir. İletişim için gerekli unsurlardan biridir, ancak etkili iletişim için tam yeterli olamaz. İletişim çift taraflı bir süreç olduğundan “duyma”, geri bildirim sürecini çalıştırmaya her zaman yetmeyecektir. Asıl olan duyduklarımızı algı süzgecinden geçirerek onlara anlam verme ve buna bağlı bir geri bildirimde bulunmadır. Geri bildirimin sağlıklı olması, iletişim sürecinin doğru işleyip her iki taraf için de anlamlı olması için de aktif dinleyici olmak yani can kulağıyla dinlemek gereklidir.
İş yeri, yani hayatımızın büyük bir bölümünü geçirdiğimiz ve ekmek paramızı kazandığımız yer, sürekli bir şeyler duyduğumuz ama sadece bir kısmını dinlediğimiz kariyer yuvamızdır bildiğiniz gibi … İşyerimizde , belki hayatın her yerinde günler, pozisyonumuz ne olursa olsun, bir yandan bize söylenenleri yaparken bir yandan da kendimizi ifade etmeye çalışmakla geçer. “Ben size demiştim”, “beni kimse dinlemiyor” “bunu kaç kere söyleyeceğim” gibi cümleler işyerlerinin değişmez sloganlarıdır. Sanırım dikkatinizi çekmiştir, bu cümlelerde hep bir “söyleme” eylemi vurgusu vardır. Zaten sırf bu yüzden iletişim süreci sekteye uğramaktadır. Olması gerekense iki dinleyip bir söylemektir .
Böylece konuya dikkatinizi çektikten sonra gelelim işin en “can alıcı” kısmına?
Duyma ve dinleme arasındaki farkın, dinlemede motivasyon unsurunun ağır basmasından ileri geldiğini söylemiştik ya işte o meşhur motivasyon yani bir işi yapmaya yönelik arzu, istek duyma bizi can kulağıyla dinleyen insanlar yapma sürecinin mayasıdır. Biraz daha anlatalım. Motive olduğumuz sürece can kulağıyla dinleriz. Hadi örnek verelim : Bir iş yerinde ne kadar çalışırsak çalışalım performansımızı gören kimse yoksa o zaman biz de bize verilen işleri önce dinlememeye sonra da duymamaya başlarız. Eğer işler üstlerimizden geliyorsa “bahaneler ne şahaneler” başlıklı yazımızdaki bahanelerimiz cebimizde hazırdır, işimize gelen kısmını duyup bizden ne istendiğini tam dinlemeden başlarız bahaneleri sıralamaya … Ayrıca da bol bol şikayetimiz vardır her durumda … Çünkü şikayet etmek de çoğu zaman harika bir bahanedir .
Gerektiğinde empati kurarak, etkili bir şekilde kavrama, anlama ve yorumlama çabasıyla dikkatle ve motive olmuş bir şeklide dinlemek anlamına gelen can kulağıyla dinleme aslında bildiğimiz “aktif dinleme” sürecinin bizim kültürümüzdeki deyim olmuş halidir. Aktif dinleme, öteki adıyla etkin dinleme kişilerin karşılarındakilerini tam ve dikkatlice dinlemeleri anlamına gelir. Çok kolay olmadığından biraz üzerinde çalışılması gerekir. Örneğin; dinlerken gerektiğinde not tutulması ya da odaklanmayı kolaylaştırmak için soru sorarak anlaşılmayan noktaların anlaşılmaya çalışılması iyi yöntemlerdir. Beden dilini iyi kullanmak ve dinleme esnasında karşı tarafın beden dilini okuyabilmek de önemlidir. Aktif dinleyiciler sempati ile empatiyi ayırt edebilen kişilerdir. Aktif dinleme aslında yorucu bir süreçtir. Konu uzadıkça tarafların performansı düşer ve yorgunluk hissedebilirler. Bu nedenle motivasyon desteği sürecin sağlıklı işlemesinde gerekli olmaktadır.
İşyerinde can kulağıyla dinlemek konusu işlerin kısa zamanda ve daha az hatayla yapılması için de gereklidir. Can kulağıyla dinleyen çalışanın ihtiyaç duyduğu bilgiyi eksik alması düşük bir ihtimaldir. Böylece yapacaklarıyla ondan talep edilen şeyler arasındaki bağı iyi kuracağından daha etkili bir iş yapma süreci yaşar.
Can kulağıyla dinleyen çalışanların daha uzlaşmacı olması beklenir. Kendisini karşısındakinin yerine koyabilmek için gösterdiği çaba, çalışanı daha bir esnek ve uzlaşıcı yapabilecektir.
Can kulağıyla dinlerken sadece ” kulak” değil “göz” de bize destek verir. Beden dilini, mimik ve jestleri doğru okuyarak dinleme yapmak can kulağıyla dinlemenin bir parçası olacağından ne duyduğumuz kadar ne gördüğümüzün de can kulağıyla dinlerken bize yardımcı olması söz konusudur.
Peki işyerinde can kulağıyla dinlemek için neler yapmak gereklidir? Ben bazılarını sizlerle paylaşıyorum sizler de aktif bir dinleyici olduğunuzda kendinize özgü dinleme teknikleri geliştirebilirsiniz. Kişiler aynı kalıptan çıkmadıkları içi farklı dinleme özelliklerine sahip olmaları çok doğaldır yine de bazı temel bilgiler sanırım herkesin işine yarar:
Şimdi aşağıdakilere “işyerinizde can kulağıyla dinleme” adına bir göz atın bakalım:
Dikkatinizi dinlediğiniz konuya verin. Mümkünse dikkatinizi dağıtacak unsurlardan kısa süreliğine de olsa uzaklaşın. Örnekse cep telefonlarınızın sesi kısık olması işinize yarayabilir.
Kafanız bir şeylere takılı ve sürekli dolu ise aktif dinleyici olamazsınız. İşyerinde herkesin kafası sürekli meşgul biliyorum ama en azından zaman zaman kafanızı boşaltıp yeni dinlemelere yer açmalısınız. Çok yoğun zamanlarda önemli kararlar almanız gerekiyorsa aktif dinleme sürecine geçebilmek için kendinize minik molalar verebilirsiniz. On dakika işinize ara vermek bu arada sevdiğiniz bir arkadaşınızla telefonda sohbet etmek ve sonra tekrar işe dönmek fena bir fikir değildir. Hemen burada on dakika telefon molasını otuz dakikalık dedikodu molasına çevirmememiz gerektiğini hatırlatayım. Ayrıca öğle yemeği arasında kısa bir yürüyüş, cep telefonunuza çekeceğiniz birkaç kuş, çiçek, böcek resmi inanılmaz işe yarar. Ne demek istediğimi sanırım anladınız, kafanızı boşaltın ki yenilere yer açılsın.
Kafanız pek çok şeyle dolu ve işyerindeki yoğunluk onları boşaltmanıza o anlarda izin vermiyor. O halde dinlemeniz gerekenleri mutlaka not almanızı öneririm. Bir de öncelik sırası yapın kendinize … Bu stres yönetimi için de iyi bir şey. Sonra aldığınız notlar yetersiz ise bilgi kaynaklarına geri dönüp, eksik bilgileri tamamlayıp öyle ikinci aşamaya geçerseniz ve böylece daha etkili olursunuz yapığınız işlerde …
Can kulağıyla dinleme sürecini başlatmadan önce beden dili eğitimi aldınız mı mimik ve jestleri anlar mısınız diye bir sorun kendinize .. Vücut dilini, mimik ve jestleri takip edince çok iyi bir aktif dinleyici olacağınızdan adım gibi eminim.
Can kulağıyla dinlerken karşınızdakinin kişilik özelliklerini anlamaya çalışıp hatta bu konuda da kendinizi geliştirmeniz, eğitmeniz yine çok işinize yarar. Örnekse sizin ağzınızdan lafı alan , yüksek sesle konuşan ve kesinlikle size söz hakkı vermeyen biriyle, sizinle sakin sakin konuşan , size sorular sorup verdiğiniz yanıtları dinleyen birini aynı şekilde dinleyebilir misiniz?
Ayrıca can kulağıyla dinlerken az konuşun, açık uçlu sorular sorun, ip uçlarını takip ederek söylenenle gerçekten istenen arasındaki bağı doğru kurmaya çalışın . Algı yanılsamalarının neler olabileceğini düşünerek daha tarafsız bakmaya çalışın. Örnekse mülakat yapıyorsunuz, dış görünüş, cinsiyet, mezun olunan okul gibi konuların daha mülakattaki adaylarla konuşmadan sizi etkilemesine en azından bütünüyle düşüncelerinizi baskılamasına izin vermeyin ki karşınızdaki kişi size kendini ifade edebilsin.
İyi dinlemeler …?